Hakkında
Yemek Moda, tamamı denenmiş ve fotoğraflanmış yemek tariflerinin bulunduğu Türkiye'nin en çok okunan yemek tarifleri sitesidir.
Ana Sayfa»Kişisel Bakım Güzellik ve Moda»CİLDİMİZ VE PSİKOLOJİMİZ NE DURUMDA?
👍
0
👎
0
💖
0
Kişisel Bakım Güzellik ve Moda
CİLDİMİZ VE PSİKOLOJİMİZ NE DURUMDA?
Avatar photo
   • 1 Yıl Önce

Stresli ve hummalı günler, modern hayatın rituelleri bizlere öylesine hükmediyor ki ruh ve beden gereğinden fazla zorlanıyor.

Bu da yorgunluklara ve hastalıklara sebep oluyor. Tabii ki ruhun aynası olan cildimiz de olan bitenden etkileniyor ve tahriş, sivilce, kırışıklık yetersiz kan dolaşımı gibi sorunlar göstermeye başlıyor.

Bu da üzerimizdeki psikolojik yüklere bir yenisini daha ekliyor.İyi bir cilt iyi bir psikoloji, iyi bir psikoloji de iyi bir cilt demektir.

Aynaya baktığımızda cildimiz kızarık ve sivilceli görünümdeyse, güne negatif duygular ve can sıkıcı düşüncelerle başlarız.

Bu da ruhsal yapımızı karamsar bi hale getirip bozar. Sırf bu nedenle bazılarımız negatif dalgaya ayarlanmış bir radyo istasyonu gibi, kara bulutların altında dertlenerek kısır döngü içinde takılıp kalırız.

Bizi bu durumdan kurtaracak önemli bir etken olan ruhsal durumumuz öyle bir başlangıç noktasıdır ki, hayatımızı yönlendirdiği gibi, tümden değiştirebilir de.

Bu bilinçle edineceğimiz pozitif bakış açısı sayesinde ruhsal dengemizin yanı sıra fizyolojik dengemizi de geri kazanabiliriz.

Pozitif bir dış görünüm ve buna bağlı fazlaca güven duygusu… İşte her insanın kendinde olmasını istediği ideal tutum ve özellik… Hiçbir üzüntünün sizi pençesine almasına izin vermeyin. Onun yerine beyin gücünüzle bu düşünceleri kovup, sizi ileriye götürecek uğraşılar edinin.

Şimdi de pozitif düşüncelerin yanı sıra, ruh halimiz etkileyen ve vücut için de gerekli olan diğer enerji ilaçlarına bakalım.

CİLDİMİZ VE PSİKOLOJİMİZİ OLUMLU YÖNDE ETKİLEYEN UNSURLAR

KOKULAR:

Orta Çağda, ruh halini destekleyen hoş kokular kullanılırdı. Zengin Mısırlılar ise bedenlerinin farklı bölgelerine farklı kokular sürerlerdi.

Güzel koku sadece statü sembolü değildi; aynı zamanda gelenekleriydi de. Eski Yunan medeniyetinde ise koku ilk olarak terapi amacıyla kullanıldı.

Edward Bach 1930’larda klasik ilaçlarla yapılan tedavinin yan etkileri nedeniyle hayal kırıklığına uğramış bir bakteriyalog-homeopatalogdu. ”Başka ne yapılabilir?” sorusunun cevabını bulmak üzere Galler’in yeşil kıyılarında doğanın iyileştirici gücünü keşfetmek için geziler yaptı.

Bu gezilerinde hastalıkların ruhsal zihinsel ve duygusal dengesizliklerin belirtisi olduğuna inandı ve klasik tedaviden uzaklaşarak bitkilerin şifalı etkilerini fark etti.

Çiçek esanslarını kullanarak reçete sistemi geliştirdi. Çiçek esanslarının kişinin kendini iyileştirme enerjisine güç verdiği fikrini ortaya attı.

Günümüzde de kokuların fiziksel ve ruhsal etkileri tartışılmaz. Bu gerçek çeşitli aromaların birleşmesi şeklinde uygulamalarda kullanılır.

AROMAKOLOJİ:

Psikolojik rahatlama sağlamak ve bağışıklık sisteminin işlevini desteklemek amacıyla kokunun nasıl kullanılacağını inceleyen bir bilim dalıdır.

Yeni bir terapi olup kokunun beden ve psikoloji üstündeki tesiriyle ilgilidir. Örneğin: lavanta, gül, bergamut kokuları rahatlatıcı ve sakinleştiricidir. Narenciye kokuları ve ıtır ise canlandırıcı bir etkiye sahiptir.

RENK TEDAVİ:

Renkler ışığın çocuklarıdır. Sadece enerji yaymazlar. Aynı zamanda fizyolojik ve psikolojik uyarıcılardır. Işık dalgalarının çeşitli uzunluklarda olduğu Newton tarafından kanıtlandı.

Goethe yıllar sonra renk kombinasyonunu geliştirdi. Böylece renklerin psikolojideki önemi kavranmaya başlandı.

Goethe’nin insan psikolojisi üzerinde renklerin etkisini ele alan pek çok yazısı var.

19. yüzyılda, renklerin etkisi hakkındaki bilgiler sayesinde, renkle şifa bilimi “kromoterapi” gelişti. Sciacia daha o devirde, gençleştirici kürlerini “fotokonder” adını verdiği ışık cihazıyla hizmete sundu.

B. Pschliepke de “Renkler ve Şifa Yöntemleri” adlı kitabıyla fizyoterapi alanında modern ve renkli ışık bakımı üzerine temel bir eser ortaya koydu.

İç organların işlevine etkisi olan ve beyinde vejatatif bir merkez olan, ”hipotalamus” üzerinde renklerin düzenleyici bir etkisi bulunuyor Renkler, dalga boylarına bağlı olarak cildin farklı tabakalarında ve cilt fonksiyonları üzerinde çeşitli etkiler gösteriyorlar İşte bu özellikleri sebebiyle kozmetik alanında da başarıyla kullanılıyor.

GÜLMEK:

Ruhumuzun aynası olan cildimizin parlamasını istiyorsak şu sihirli sözü asla unutmamalıyız: “Gülmek gibisi yok” Çünkü o insana moral vererek sağlığı dolaylı biçimde destekliyor; hatta bazen de doğrudan etkileyerek bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

İnsan güldüğü zaman; ağız kenarı, elmacık kemiği ve ağız çevresindeki kaslar harekete geçer. Elmacık kemiği üzerindeki kaslar aracılığı ile, damarlar hafif basınç uygulanarak o bölge aktif hale getirilir.

Neşeli bir gülüş, beynimizin ürettiği rahatlatıcı bir salgı olan ”endorfini” arttırır.

Gülmek tıpkı optimizm gibi günlük strese karşı ”yüksek koruma faktörleri”nden biridir. Kesinlikle çok etkili; kuşkusuz çok da ekonomik…

UYKU:

Halk arasında ”güzellik uykusu” sözü sıkça kullanılır ya. Genelde uyku, cilt hücrelerinin faaliyette olduğu zaman dilimidir. Kısaca uykuda cildimiz bir güzel yenilenir.

Uykusuz kalındığında ise, bu iş zor gerçekleşir.

Geceleyin başımızı yastığa koyduğumuzda, cildimiz kuru ve nemsizdir. Gece boyunca yatış tarzımıza göre cildimizde izler oluşur.

Eğer yüzükoyun yatarsak uyandığımızda yastık izlerini yüzümüzde görürüz.

Yan yattığımızda ise cildimizin yaylarına baskı olacağından, zamanla somya yayı gibi derimiz gergin halden gevşemiş hale gelir.

Tenlerinin diriliğine önem veren hanımlara sesleniyorum. ideal olanı sırtüstü yatmak ve gece kremini hiç ama hiç ihmal etmemek.

Biyolojik yaşlanma, doğumdan itibaren başlayarak devam eden kaçınılmaz bir süreç. Ne var ki zamanın izleri 40 yaşından sonra iyice belirginleşiyor ve sonraki yıllarda daha da derinleşerek devam ediyor.

MİMİKLER: ZAMANIN VE RUHUN İZLERİ

Gün boyunca yemek yerken konuşurken, sinirlenirken, endişelenirken kullandığımız mimik kasları yüzümüzde oluşacak derin kırışıklıklara zemin hazırlar.

Zaman ve psikolojimiz el ele vererek izlerini tenimize adeta damga gibi basar.

Suların devamlı akmasıyla nehir yataklarındaki kumlar nasıl bir tarafa aktarılıyorsa, zamanla cildimizdeki kollajen de kenarlara itilir durur. Mimik kasları kullanıldıkça güçlenir. Kullanılmayan diğer kaslar ise, zaman içinde güçsüzleşerek sarkık bir hal alır. Kasların şekli değiştikçe, yüz biçimimiz de ilerleyen seneler boyunca şekilden şekile girer. Gençlik orta yaş ve olgun yaşta biz aynı kişiyizdir ama çehrelerimiz değişiktir.

Tamamı yüz sinirleri tarafından yönlendirilen bu kaslar, bir uçları ile kemik ve kıkırdaklara diğer uçları ile deriye tutunurlar. Başımızda bulunan çukurların ağız, burun, kulak, göz etrafında yer alarak bu deliklerin kapatılıp genişletilmesinde rol oynar ve yüzümüze de ifadesini verirler. Bu nedenle ileride. masaj bölümünü anlatacağım. Böylece cildinizin içinde yer alan diğer kasların geliştirilmesinin ve cildin dirilmesinin nasıl mümkün olduğunu göreceksiniz.

Cildimizin tazeliğini kaybetmesine neden olabilecek daha pek çok etken bulunuyor.

Pıt pıt damlayıp da mermer üzerinde iz bırakan su misali, zamanın cildimiz üzerinde bıraktığı izler hangi faktörlerle birlikte ortaya çıkıyor bir bakalım. Yer çekiminin gücü, tümüyle bizi aşağı doğru çeker. Yüz derimiz bu durumdan nasibini almadan durur mu? Burun çene ve dudak sarkmaları yer çekimine karşı koyamaz. Hele bir de sigara içiliyorsa, üst dudağın üstünde pili pili olmuş bir görüntü kaçınılmaz hale gelir.

Avatar photo
Yemek Moda, tamamı denenmiş ve fotoğraflanmış yemek tariflerinin bulunduğu Türkiye'nin en çok okunan yemek tarifleri sitesidir.
Yorumlar
İlk Yorum Yapan Siz Olun!
Yemekmoda.com 2024 © Tüm Hakları Saklıdır