Hakkında
Yemek Moda, tamamı denenmiş ve fotoğraflanmış yemek tariflerinin bulunduğu Türkiye'nin en çok okunan yemek tarifleri sitesidir.
👍
0
👎
0
💖
0
Kişisel Bakım Güzellik ve Moda
CİLDİMİZİ TANIYALIM
Avatar photo
   • 1 Yıl Önce

Güzellik denildiğinde, herkesin dilinden genelde “önce ruh güzelliği sözleri dökülür. Bu sözün doğruluk payına neredeyse yüzde yüz diyebiliriz.

Güzelliğin bir ruhu olduğu gibi, bizi ona götüren yolların da bir ruhu varl Cildimizi iyice tanımak için çıktığımız bu yolculukta, okuyacağımız bakım yöntemlerini, sevgiyle, hissederek ve isteyerek yaparsak güzelliğe giden yolun ruhunu yakalamış oluruz. İstek ve azimle başlayacağımız bu serüvenin sonunda ipek gibi yumuşacık, porselen gibi pürüzsüz, mücevher gibi ışıltı saçan, lotus çiçeği gibi düz bir cilde sahip olacağız. İçimizdeki güzellik enerjisini açığa çıkart tığımızda aslında ne kadar güzel olduğumuzu göreceğiz.

Şayet her aynaya baktığınızda kendi ışıltınızdan memnun olmak istiyorsanız, çıkacağımız güzellik yolculuğunda öğrendiklerinizi, yukarıda belirttiğim hususlara dikkat ederek, düzenli bir şekilde ve en yüksek enerjiyle uygulamanız gerekiyor. Bunlara dikkat ettiğinizde olumlu sonucu siz de görüp şaşıracaksınız.

Bakım yöntemlerinin amacına ulaşmasında profesyonel uygulama ve isabetli ürün kadar düşüncelerimiz de önemli bir etkiye sahiptir

Çok fazla bedel ödeyip pahalı ürünler alan ve sırf bu yüzden iyileşeceğine inanan insanlarla da karşılaştım. Ne var ki kendilerine doğru ürün verilmemişti, düzelme bir yana ciltte bozulmalar bile başlamıştı Durum kötüye gidiyordu.

Bakım yöntemlerinin amacına ulaşmasında gerekli olan isabetli urun tercihinde hata yapmışlardı.

Son derece mükemmel özelliklerle yaratılan derimiz vücudumuzu korumak üzere vazifelendirilen bir bağışıklık mekanizmasıdır. Aynı zamanda bizim en muhteşem koruyucu giysimizdir de… Mevlana’nın dediği gibi

Bil ki ten elbiseye benzer. Ten candadır, can da tende”
                                                                                                 MEVLANA

İşten yorgun ve enerjiniz tükenmiş olarak eve döndüğünüzde ilk olarak üzerinizdeki giysileri çıkarıp silkeleyerek havalandırmak üzere asarsınız ve ardından ev giysilerinizi giyersiniz. Ama, paha biçilmez değerdeki en önemli giysiniz olan cildinizi ne yazık ki böyle çıkarıp bir tarafa bırakamazsınız. Tenimiz Öylesine içten sarıp sarmalamıştır ki bizi, bir yandan çevredeki amansız saldırılara bütün gücüyle savaş verirken, diğer yandan da iç organlarımızın olum suzluklarını bize yansıtıp durur. Düşünün bir kere, deri dediğimiz bu muhteşem doku olmasaydı ne ya pardik? Herhalde korku filmlerindeki yaratıklar gibi gezinir dururduk etrafta.

Bu bölümde türlü hastalıklara sebep olan ve paradan sonra en büyük güç sayılan cilt güzelliğinin bir kenara buruşturulup atılmasına neden olan amansız sinsı düşmanı, diş ortamı tanıyacağız. Deri denen fabrikanın yapısıyla ince ince aynayan bu düşmanın nelere sebep olduğunu iyice öğreneceğiz. Dış ortamı tanıdıktan sonra barajların önündeki setler gibi karşısına dikilerek ona karşı önlem almanın yollarını sıralayacağız.

Kişiden kişiye fark eden deri yapısı daima insanların hoşlandıklon ya da itici bulduklan görünümlerin kaynağı olmuştur. Bu nedenle cit bozukluğunun temelinde psikoloji faktörünün de etkili olduğunu dile getirmemiz yanlış olmaz!

Kendinize ve “guzellik ikliminin zümrüt tepelerine doğru değişik bir yolculuk yapmaya hazır misiniz? O halde bizi izlemeye devam edini Sivilceler yüzünden aynalara kusenler, cilt hastalığı nedeniyle eşler tarafından terk edilenler teninin bozukluğundan dolayı bir kenarao itilip, guzel ciltli rakipleri tarafından yeri kapılanlar ve bu olumsuz tabloyu acılar içinde kıvranarak seyredenler gelin! Gelin ve azimle çıkacağımız bu yolculuğun en on sıralarında yeninizi alınl Çünkü artik bu duruma katlanmak zorunda değilsiniz.

Değişmeye “Hiçbir sorun kalıcı değildir” sloganıyla başlayacağız. Yolumuza önce, değerli giysimiz olan bu canlı hareketli sistemin yapısını iyice inceleyerek çıkarsak, diş ortamın yıpratıcı şartlarını etkisiz bırakmayı daha kolay başarabiliz. Tobii bu da temiz, bakımlı, yenilenmiş, güzellik kıvılcımları saçan bir ten ortaya çıkarmak için sarf edilmesi gereken birtakım gayretler yumağını zorunlu kılıyor Hemen burun kıvırmayın Ne de olsa her şeyin bir bedeli var Gerçekten gayreti göze alıyorsanız, şu üç hususu aklınızdan hiç çıkarmayn Ertelemeyini! Üsenmeyin! Vazgeçmeyin!

Milyonlarca toz kir ve kimyasal madde zerresinin sürekli saldırısına maruz kalan cildimizi, üç katlı bir eve benzetebilriz Simdi, bu yapının tuğlaları sayılan ve son derece dinamik olan “hücreler’den başlayarak keşif yolumuzda ilerleyelim Hücre zarı geçirgendir. Yani beslendiği ortamdan ihtiyacı olan maddeler alır kullanmayacaklarini ise dişan atar Derinin emme kabiliyeti hücrelerin geçirgenlik özelliğine bağlı olduğu için gerçek cilt bakımı hüceden başlar. Bu nedenle de once hücreyi tanımamız gerekiyor.

HÜCRELER

Saldırı altında bulunan bir duvar düşünün. Ne kadar sağlam olsa da, her yeni saldırıyla sıvası dökülen o duvar eninde sonunda mutlaka çöker. Neyse ki hücrelerimiz duvar gibi cansız bir madde değil! Vücudumuzun temel taşı olan hücreler bölünebilen en ufak canlı birimidir. Erişkin bir insanda yuz trilyon hücre vardır. Bunlar her ne kadar birbinden bağımsız bolünerek çoğalsalar da aslında birlikte iş görürler. Aralarında sinyalleşmeye benzetebilecğimiz bir sistem vardir. Hücre dıştan içe doğru zar, su ve çekirdekten oluşan bir yapıdır. Az once de soylediğim gibi hücre zarı geçirgendir. Hücre suyunun dörtte birinde protein, yağ, karbonhidrat dörtte üçunde vitamin, hormon, tuz ve çesitli mineraller bulunur. Hücre çekirdeğinin içinde ise yirmi üç adet genetik taşıyıcı vardır.

Hücrenin yaşam kalitesi oksijene bağlıdır, bu sebeple sürekli oksijen tüketir. Bir hücrenin bölünebilmesi için protein, yağ ve karbonhidrata ihtiyacı vardır Hücre adeta fabrika gibidir. Bu nedenle de bakım, hücreden başlar.

PH NEDİR?

Derinin orta katmanında bulunan ter ve kıl kanalları vasıtası ile yüzeye atılan asit ve yağ, üst deriden atılan lipitlerle birleşir. Bunlara zararsız uyumlu mikroorganizmalar da katılır ve birlikte cildin “asit mantosunu oluştururlar Bu koruyucu tabakanın ortalama Ph değeri 5.5’tir. Ph. bir çözeltinin asidik nötr veya alkali olduğunu gösterir.

Ceviz kabuğunu kırıp özüne inemeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder sözü ne kadar da doğru! İşte. bizler de bu gerçekle yola koyulup görebildiğimiz kısma değil, göremediğimiz bölgelere doğru adeta süzülerek cildin gerçek yapısını tanıyıp ihtiyaçlarını karşılayalım Zaten onun da bizden beklediği bu!

Ph değerinin değişimi, asit örtüsünün koruma görevinin yok edilmesi demektir. Bu nedenle cildin koruyucu asit ölçüsünü kaldırmadan, pH’ı değiştirmeden yapılacak bakım, cildin güzelliği ve sağlığı için son derece önemlidir.

CİLDİN KATLARI

Cilt hücreleri, cildin altından başlayarak üst düzeye doğru ilerler ve dış yüzeyde görülebilecek şekilde keratin (ölü hücre) protinlerine dönüşerek ölür. Bunların hepsi cildin alt tabakasının nemle korunmasını sağlayarak nemi. cildin herhangi bölge sindeki ihtiyaç için bariyer teşkil ederek korurlar. Bu nem; bedenin elektromanyetik enerjisinin, toprağın elektromanyetik enerjisi ile uyum sağlamasına da yardım eder Cilteki nem miktarının sağlığımızla ilgili en önemli fonksiyonlarından biri de bu nokta olsa gerek Yaşlanmayla birlikte nem azalır ve deri kuruyarak çevreden yeterli enerji alamaz Nem cildin yüzeyinde doğal salgılarla birlikte çalışır.

Şimdi, deri dediğimiz üç katmandan oluşan bu karmaşık fonksiyonel yapının en alt katı olan subkutan tabakanın yapısını ve işlevini tanıyalım. Bu tabaka, yağ doku lobillerinden oluşur. Bu loplar arasından dermaya ait damar ve sinirler geçer. Bu taşıyıcı ve bağlayıcı tabaka; cinsiyet, yaş ve beslenme durumu gibi faktörlere göre farklılık gösterir Yağ dokusu, hızla ısınabilir ve uzun süre muhafaza edilebilir, çok esnek olan seyrek yapıda bağ dokusuihtiva eder. Aynı zamanda mekanik tampon vazifesi görür. Orta derinin en alt kısmı bu bölüm üzerine Cildimizin bir üst katına doğru yol alırken, karşımıza iki bölümden oluşan dermis (orta deri) çıkar. Dermis. derinin en hayati bölümüdür, yani cildin yaşamını temin eden ana maddelerin deposudur. Bu kat, bazal tabakaya destek görevi yaparak onu besler. Devamlı yeni hücre üretilen “bazal tabaka’yı, üretim yapan bölüme benzetirsek, dermise de, bu üretime destek veren bölüm diyebiliriz.turmuştur. Bu bölüm yağ hücrelerinin stoklandığı cilt denilen fabrikanın yedek enerji deposu gibidir

Dermisin bölümlerinden biri olan retiküler katman, yağ dokusu hücrelerinin, kan ve lenf damarlarının, yağ ve ter bezlerinin ve kıl köklerinin bulunduğu yerdir.

Ter ve kıl bezlerinin uzantıları, derinin tüm katmanlarını delerek baca misali cildin yüzeyine ulaşır ve gözenek adını alırlar. Cilt yüzeyine ter ve yağ atılımı bunlar vasıtasıyla gerçekleşir.

Dermisin ikinci bölümü olan papiller katmanında ise proteinli tellerden oluşmuş ağ şeklindeki kollagen lifleri görürüz. Yumuşak olup bükülebilen kollagen lifler, ciltte suyun depo edilmesini sağlar ve cildin sağlamlığını muhafaza eder. Elastik kabiliyetleri yoktur. Çoğunlukla demetler halinde bulunan kollagen lifier, vücudun salgıladığı yapıştırıcı özellikteki bir madde ile birbirlerine yapışmıştır. Onun hemen yanında deriye esneklik veren “elastin lifler” yer alır 18 yaşından itibaren kollajen lifler %1 oranında eksilmeye başlar Elastin lifler kollagen liflerin tam tersi bir yapıdadır, yani bu lifter demet şeklinde olmayıp tektirler Bu lifler elastik olduklarından, gerildiklerinde düz, koptukları zaman ise büzük, dalgalı bir çizgi gibi görünürler.

Burada da önemli bir noktaya dikkatinizi çekeceğim:

Senelerdir dünya gündeminin en önemli konusu olan ozon tabakasının delinmesi nedeniyle güneşin süzülmeyen zararlı ışınları, uzun ve kısa dalga boyutlan halinde yeryüzüne ulaşmaktadır.

Bu ışınlardan UVA, camdan bile geçerek kollajen ve elastine hasar verir. Bu da cildimizin sarkıp gevşemesine ve lekelenmesine yol açar (Somya yaylarının bozulup çökmesi gibi). UVB ışınları ise güneşin altında fazla kaldığımızda cildimizde ciddi yanıklara sebep olurlar. Bu nedenle cilt kanserlerine son dönemlerde daha fazla rastlanmaktadir. İşte bu kritik durumdan ötürü daima kozmetik ürünlerinden içeriğinde UVA ve UVB filtresi olan, zararlı ışınları etkisiz hale getiren, titanyum dioksit ve çinko oksit bulunan gündüz nemlendiricilerini kullanmak zorundayız.

Cildimizin içindeki yolculuğun sonuna doğru en üst deri katımız olan epidermise geldik. Şimdi hep birlikte güzellik ve sağlığımızın koruyuculuğunu yapan, epidermisi inceleyeceğiz.

Temel katman (bazal tabaka):

Burası poligonal görüntülü spinal hücreler ve pigment hücrelerinin üretildiği merkezdir. Buradaki hücreler hem bazal tabakaya, hem de birbirlerine köprücüklerle sıkı sıkıya bağlıdır. Spinozum tabaka ve granulozom tabakaya ilerlerken hücrelerin suyu çekilmeye başlar. Lisudum tabakada ise hücre yapıları dağılır. Biraz daha yukarı çıktığımızda, derinin en diş tabakası olan, stratum corneuma geliriz. Burada hücrelerin artiklan, keratin sayesinde tuğla ve çimento misali birbirleri ile sımsıkı durmaktadır. Kiremit gibi yan yana dizilen nasırlaşmış hücreler arasında beyaz kepekler meydana geldiğinde bu dizilmenin sağlıksız olduğunu anlarız. Üretilen canlı hücreler belli bir süre sonra yassılaşır. Zamanla suyu çekilen hücreler çekirdeklerini de kaybettiklerinde ölü hücre toplulukları olarak en üstte yer alırlar.
Şimdi hep birlikte cildimizin kendi bünyesindeki bozukluklara göz atalım. Bakalım bu aksaklıklar nelerin göstergesi olarak karşımıza çıkacak.
Hassas hale gelmiş gözenek duvarları: kan damarlarındaki bozukluklar: cilt sinir sistemindeki bozukluklar; incelmiş stratum tabaka ve onun biraz üstünde yer alan ölü hücre topluluklarının çatı misali diziliş tarzı, kalınlığı ya da inceliği, cildin asit mantosunun (mikroflorasındaki) terkibindeki değişiklikler; aşırı çalışan yağ ve ter bezlerinin salgılarının ortaya çıkarttığı tablo; uzman kontrolüne girmemiş bilinçli ve sürekli bakım görmemiş zavallı çileli ciltler…

Saydığımız bu aksaklıklar bakalım nasıl cilt tipleri oluşturacak? Kalın çatının, aşırı yağ ve ter salgılanıyla, el ele vererek problemli yağlı cilt tipini; ince çatının da az salgılanan yağ ve ter salgılanıyla birlikte korunması zayıf, incelmiş, nemsiz, kuru cilt tipini ortaya çıkardığını görürüz. Hassasiyet ise, her cilt tipinde ortaya çıkan bir durum. Daha bebeklik döneminde oluşan pişikler için çocuk doktorları, bu kısma özel pişik merhemleriyle birlikte, tüm Vücuda sürmek üzere bebek kremi de önerirler.

Gördüğünüz gibi bakım doğduğumuz andan itibaren başlıyor ve cildimiz her ne kadar sürekli yenilense de, bakıma olan ihtiyacımız bitmiyor. Hal böyleyken seneler geçtikçe problemlerin arttığı tenimizde, kremlerin cilde yapışıp, hiçbir işe yaramadığı konusunu gündeme getirenler yok mu? Işte buna şaşıp kalmamak elde değil. Bu tür fikirlere karşı “Hiçbir sorun kalıcı değildir” diyerek yolumuza azimle devam edelim.

Avatar photo
Yemek Moda, tamamı denenmiş ve fotoğraflanmış yemek tariflerinin bulunduğu Türkiye'nin en çok okunan yemek tarifleri sitesidir.
Yorumlar
İlk Yorum Yapan Siz Olun!
Yemekmoda.com 2024 © Tüm Hakları Saklıdır