Cildimizin tazeliğini kaybetmesine neden olabilecek etkenleri inceledikten sonra sıra, kendı cilt analizimizi yapıp onun hangi tipe girdiğini bilerek önlem almaya geldi Genellike hepimiz cildimizi tanırız. Ne de olsa doğduğumuzdan beri hiç ayrılmaksızın birlikte yaşıyoruz!..
Cildimizi tanımamızın yanında önemli olan bir diğer nokta da; cildimizin ihtiyacını tespit ettikten sonra, onun bozulmasına yol açacak faktörlere karşı önlem almamız doğru ürünlerle desteklememiz ve aynaya baktığımızda yüzümüzde göreceğimiz memnuniyettir.
Her birimiz berrak, gergin bir tenle dünyaya geliniz.Fakat ne yazık ki, yıllar geçtikçe cildimiz zamana yenik düşerek çeşitli tiplere bürünür.
Eğer cildimiz aşağıdaki belirtileri gösterirse sorunlar var demektir
Bunlar nedir bir bakalım:
Erken yaşta oluşan kırışıklıklar, lekeler, mat-gri bir görünüm, aşırı yağlılık, deride pullanma, kılcal damarların belirginliği, büyük gözenekler, siyah noktalar, sivilceler, güneş hasan, gevşeme…
Cildimizin tipi, yaşadığımız ortamla birlikte, çizgilerin oluşumuna zemin hazırlar.
Burada çok önemli bir noktaya değineceğim: Eğer cildin yapısını okumadan bu kısma geçerseniz sadece zaman kaybetmiş olursunuz gerçek analizi yapamazsınız. Tabii bunun zararını da teniniz ve cüzdanınız görür
Şimdi yaş skalasına göre tempo nasıl bir bakalım
Yirmi beş yaşından itibaren cildimizin yenilenme temposu yavaşlamaya başlar. Mimik çizgileri de kırışıklara uygun ortamı hazırlar.
Bu yaşın anahtar sözü:
Bu yaşlarda cilt temizliği çok önemlidir.Cildimizin esnekliğini iyice sağlayalım; kırılma noktalarına fırsat vermeyelim.
Bunun için cidimizin tipine uygun bir nemlendirici kullanalım.
Otuzlu yaşlarda ise aynaya baktığımızda ilk kırışıklıkların şokunu yaşarız. İsabetli ürünler kullanmıyor, bakım yapmıyorsak hele bir de güneş tutkunu isek yaşadığımız şok artabilir.
Otuz yaş işi ciddiye almanın tam zamanıdır. Onarıcı gece kremleri bu yaşın hizmetindedir. Peki bu kremler ne yapar da cildimizi onarır? Tenimizin gençliği 5 ihtiyacın karşılanmasına bağlıdır bölümü, sizi bu konuda aydınlatacaktır.
40 yaşına gelindiğinde, cildin diriliğini sağlayan lifter azalır, yağ bezlerinin faaliyeti düşer. Bu durum cildin koruyucu mantosunu zayıflatır. Bu yetersizlik nedeniyle incelen cilt, su kaybının önüne geçmez, hayati dengesi için gerekli olan nemi koruma gücünu yitirmeye başlar.
Bu yüzden cilt yuzeyinde ince bir tabaka oluşturarak ona kalkan görevi üstlenecek besleyicilerle donanmış güçlü bir koruyucuya ihtiyaç vardır. Yüz kasları zayıflamaya, derideki renk hücreleri de bozulmaya başlar Yaşlılık lekeleri de bu dönemde kendini gösterir Keratinleşmiş ölü hücreler üst üste yığılarak cilde mat yorgun ve cansız bir görünüm verir.
Kısaca özetleyecek olursak cilt denen fabrikanın hücre üretimi iyice yavaşlar. 40 yaşına geldiğimizde cildin hücre üretim desteğini, daha yoğun maddelerle donatılmış serumlar, gece kremleri, peelingler ve maskeler kullanarak takviye etmemiz şarttır.
Genetik faktörler, hormon eksikliği, güneş ışınları ve geçen yıllar kırışıklıkların doğum adresi olan orta ve üst deriye etkilerini hızla yayarak cildin yaşlanmasına neden olurlar.
Uygun ürünlerle bakım yapılmış cilt, pırıl pırıl esnek, canlı ve genç görünümlü olur. Cilt elmas gibidir profesyonel bir bakım ve onarımla yenilenmiş, genç bir cilt ortaya çıkar.
Cilt güzelliğinde beslenmenin önemine de değinmeden geçemeyeceğim. Çünkü güzelliğimiz yediğimiz besinlerle içten tamamlanır. Sadece dışarıdan verilen ürünlerle bu yapı güçlendirilemez.
Günde 2,5 litre su içtiğimizde: gün boyu idrarla 1,5 litre, terlemeyle 0,4 litre, nefes verirken 0,4 litre kaybettiğimiz suyu geri kazanırız.
Su, gıdaları eriterek vücudun kan yapımını ve dolaşımını olumlu yöndeetkiler. Böbreklerimizin temizlenmesine yardım eder
Böbreklerimizin temizlenmesine yardım eder. Vitaminlerin çözünmesini sağlar.
Öğün atlamadan, gerekli vitaminler, proteinler,yağlar ve karbonhidratlar arasında iyi bir denge kurarak beslenmemiz yalnız güzelliğimiz için değil, sağlığımız için de son derece önemlidir.
Sağlığın olmadığı yerde zaten güzellik de olmaz.
Eczaneler ve satış noktalarında müşterilerle ilgilenen ürün danışmanları cildin o anki durumuna bakarak ürün verirler. Oysa cilt durgun su gibi hep aynı kalmaz.
Cildin yağ ve nem dengesi; çevre koşullarına, strese, hastalıklara ve iklime göre değişir. Düzenli aralıklarla yapılan cilt kontrolü bu nedenle büyük önem taşır.
Şimdi geldiğimiz nokta ise yani cildinizi derinliğine tanıyıp, takip etmeniz ve doğru ürünlerle destekleyerek bu değerli giysinizi yaşam boyu üzerinizde ihtimamla taşımanıza yardımcı olmak.
Meslek hayatımda, bütçelerinde derin gedikler açılan ve yanlış verilen ürünlerden yarar yerine zarar görer öyle çok insan tanıdım ki, yüzlerinin ifadesi hälä aklımdadır. Kulaktan dolma bilgi ile kendi fikrine göre aldığı ürünlerden bir ayda mucize bekleyenler gördüm.
Bunlar, bilmeyen ve bilmediğinin farkında olmayan insanlardı. Bazıları ise aklına geldikçe ürünü yüzüne sürer, bakımı günlerce unutur. Bu kişilere dünyanın en etkili ürününü de verseniz etkisini asla ciltlerinde göremezler.
Bazen kozmetik ürünler, banyonun renklerine uyacak şekilde alınır, raflarda aksesuar yerine geçerek banyonun süsü olmaktan öteye gidemez ve öylece durur.
Bazılarımız da güzel giyim eşyaları, elbiseler ayakkabılar almak için zaman ve para harcayıp yorulmaya razı oluruz da bu canlı mekanizmaya önem vermeyi unuturuz. Oysa ki, yağlı, siyah noktalarla kaplı genişlemiş gözeneklerle dolu ya da tam tersi pul pul olmuş kuru bir alt kırışıklıklarla haritaya dönmüş bir yüz, ne kadar zarif giyinirsek giyinelim hiç güzel görünmez.
Çevremize baktığımızda, herkesin farklı vücut yapısında olduğunu görürüz. Bu nedenle 38 veya 40 beden tabirlerini de sıkça duyarız.
Büyük bedeni olan kişiye, küçük bedenli bir insanın giyebileceği elbiseyi giydiremezsiniz. Aksi halde ortaya çok abes bir görüntü çıkar.
Kozmetik ürünler de cildin büründüğü fark edilemeyen bir giysidir. Cilt yapısına göre ürün kullanmak, kişinin ait olduğu beden ölçüsüne göre elbise giymesine benzer.
Zaman içinde zayıflayan ya da şişmanlayan insanın, giysileri bedenine uyum sağlamaz. Ciltler de, bazı süreçlerde çeşitli nedenlerle değişir. Bu değişimin sonunda tenle ürün uyuşmazlığı meydana gelir.
Hayatımızda karşılaştığımız insanların pek çoğu memnun kaldım diyerek aynı ürünü senelerce
kullanmışlardır.
Bu durum: vücudu ne kadar değişime uğrarsa uğrasın, hep aynı beden elbiseyi giyen insanların haline benzer. Önerim; teninizi doğru ürünlerle destekleyip tamir ederek en ideal cilt tipi olan “normal cilt”durumuna getirmenizdir.
Bu cilt tipinde, su ve yağ ikiz kardeş gibi birlikte olup, cildin genel dengesini yeterince sağlar Aksi takdirde sorunlar olur.
Tüm katlarına, yapısını tetkik etmek üzere yaptığımız uzun seyahatten sonra, bir de cidimize dev aynasıyla göz atalım. Önce, gözenek adını verdiğimiz cilt denen üretim merkezinin atıklarını ve salgılarını yolladığı bacaya benzeyen deliklere bir bakalım.
– Yüzünüzdeki gözenekler iri mi?
– İçleri dolu mu, boş mu?
– Cildiniz sıkça yağlanıp, parlıyor mu?
– Parlaklığın yanında pul pul olmuş bir görünüm var mı?
– Peki, sivilceler yanardağ gibi mi yoksa ufacık mı?
– Kılcal damarlar sığ deniz misalı bakınca görülüyor mu?
– Kırışıklık, gevşeme ya da sarkma var mı?
– Banyodan sonra gerilme oluyor mu?
Yüzünüzü temizlediniz ve yarım saat sonra, iyice inceleyerek cildinizin tipini belirleyecekseniz:
Aman dikkat! “Yalın halde” iken ya da temizlik işleminden yarım saat sonra, cildin doğal salgıları harekete geçince cilt tanımı yapmak, son derece önemlidir. Aksi takdirde isabetli olmayan cilt bakımı sizi ve karşınızdakini yanıltıp, yanlış ürün almaya yönlendirebilir.
Şimdi de cildinizin aşağıda sıralayacağım tiplerden hangisine uyacağına bakalım.
1. Kuru cilt
2. T Bölgesi yağ karma cilt
3. Normal cilt
4. Olgun cilt
5. Yağlı cilt
a) Problemli yağlı cilt,
b) Problemsiz yağlı cilt
Hassasiyet; her cilt tipinde oluşabilir ancak bakımla zaman içinde düzelir. Mesleğim boyunca karma, aknali hatta yağlı tenlerde bile hassasiyete rastladım ve bu ciltlerdeki sorunları düzeltmeye çalıştım.
Böyle durumlarda kişiye ilk ürün verdiğinizde, önce teninde test edip, en hafif dozdan başlamanız sonra da ürünün etkisini dikkatle tetkik etmemiz gerekiyor.
Asıl mesele hassas cildi, normal cilt haline getirmektir. Bu süreç,bazen 3. bazen de 6 ayı bulur. Eğer bu amaçla kullanılan ürün bırakılacak olursa cilt hemen eski haline döner.
Çünkü bu cilt tiplerinde cilt bakımı demek, adeta yetersiz olan koruma duvarını inşa etme demektir.
Cilt tanısında su ve yağ oranı, karakteristik özellikleri saptamada önemli kriterler oluşturur. Vücutta su oranının yeterli düzeyde olması ve tutulması önemlidir. Su alımı, hipotalamustaki susama merkezinin denetimi altındadır.
Yetişkin bir insan su ihtiyacının ortalama 1000 ml’sini sıvı içeceklerden (çay, ayran, meyve suyu, çorba, su), 1200 ml’sini ise besinlerin bileşiminde bulunan sudan (sebze, meyve, et vs) karşılar.
Vücutta karbonhidrat, yağ ve proteinlerin yanması sonucu, 350 ml metabolik yani endojen su oluşur.
Hücredeki biyokimyasal tepkimeler su sayesinde gerçekleşir. Besin sindirimi, emilen besin ögelerinin dokulara taşınması ve hücrelerde kullanılması, zararlı atıkların atılması için su mutlaka gereklidir. Vücudun % 20 aranında su kaybetmesi yaşamı tehlikeye sokar.
Cildin nem oranını düzenleyen faktörler arasında, “kollajen” % 60 ile bu süreçten en fazla sorumlu ögedir.
Cilt türümüzün oluşması ergenlik dönemiyle başlar.
Ana hücre üreten bezlerin etkisiyle, yağ ve ter bezleri tam büyüklüklerine ulaşırlar. Bazı ciltlerdeki rahatsızlıklar da işte bu dönemde ortaya çıkar.
Yağlar hem enerji deposu ham de biyokimyasal ham madde niteliği taşır. Bu faktörlerin eksikliğinde veya fazlalığında problemler oluşur.
Cildimiz, işlevini gerçekleştirmek için su, yağlar ve suda çözülebilen doğal elemanlardan oluşan bir emülsiyon üretir. Bu elemanlar arasındaki denge veya dengesizlik cildimizin oluşumunu etkiler.
Cilt tanımlamasında cildin içindeki su ve yağ oranı dengesinin önemine dikkatinizi çekmiştim.
En üssteki derinin su ve yağdan bir bariyer (engel) oluşturarak kendini korumaya çalıştığını zaten biliyoruz.
Ciltte oluşan herhangi bir sorunda bu bariyerler çalışmazsa, su ve yağ yönünden fakirleşen deri, cilt hücrelerinde bölünme ve çoğalmanın da yavaşlamasıyla doğal olarak kuru bir hal alır.
Çevremize baktığımızda çoğunlukla otuz beş yaşın üzerindeki kişilerde kuru cilt tipini görürüz. Ünlü Maya Kliniği’nin yaptığı araştırmaya göre kuru cildin kalıtsal bir faktör olduğu belirlendi.
Yaşlanmanın dışında yanlış verilen kozmetik ürünler, sert sabunlar, fazla sıcak ortamlar, troid hastalıkları ve UV ışınları kuru cildi meydana getirirler. Genelde kuaförler, hemşireler, fabrikalarda çalışanlar, kimyasal maddelerle uğraşanlar, inşaat işçileri cilt kuruması riskiyle karşı karşıya olan grubu temsil eder.
Bu cilt tipini yer yer çatlamış, kurak mı kurak bir toprağa benzetebiliriz Ciltte oluşan bu çatlaklardan içeri giren bakteriler, enfeksiyon mikroplar, virüsler doğrudan cildin en derin tabakalarına sızarak kan sistemine dahil olur ve bazı deri hastalıklarına yol açarlar.
Kuru-nemli ciltte ise ter salgısının fazla olması durumda, yer yer kırmızı kabartılar görülebilir. Hamamda çalışanlar ve tropikal bölgelerde yaşayanlarda bu cilt tipi oluşabilir.
İklim şartlarının ortaya koyduğu durumun yanında; stres, gerginlik, metabolizma bozukluğu, hormonal bozukluk ve menopoz dönemi problemleri gibi içsel koşullara bağlı olarak da bu cilt tipi oluşabilir.
Bu ciltlerde kırışıklar daha genç yaşlarda başlar. Bu cilt tipinde üst deri ince, gözenekler sıkıdır. Banyodan sonra iyice gerilir. Deri bazen de pul pul görünüm alır.
Cildimiz 18 yaşından itibaren nem, 35 yaşından itibaren yağ kaybetmeye başlar.
Kaybedilen yağ ve nem takviye edilmezse erken yaşlanmaya başlar. Cildimiz 15 derece sıcaklığın üstünde hayati dengesi için gerekli olan, ”nemi koruma gücü”nü yitirmeye başlar.
Bu nedenle cilt yüzeyinde ince bir tabaka oluşturarak, ona kalkan görevi üstlenecek besleyicilerle donanmış, güçlü bir koruyucuya ihtiyaç duyarız.
Ergenlik çağında metabolizmanın tümünü etkileyen hormonal dengesizlik nedeniyle birtakım cilt problemleri oluşur ve bildiğimiz gibi dış ortam da buna zemin hazırlar.
Cildiniz hem yağlı hem de pul pul olmuş gibi kuru mu? Teninizde her iki durum da varsa, bilin ki karma cilde sahipsiniz.
Karma cilt en sık rastlanan cilt tipidir. Yağlı ve kuru cildin karışımıdır. Alın, burun kenarları ve çene yağlıdır diğer taraflar ise kurudur. Daha açacak olursak; yağlı bölgelerde gözenekler fazla yağ salgısı yüzünden genişlemiştir, Diğer yerlerde bu salgı az olduğu için gözeneklerin şekli bozulmamıştır.
Bu tür cilt yapılarını dengelemek ve cildi belli aralıklarla kontrole götürmek, cildin yapısını gerçekten iyi bilen, tecrübeli bir kozmetik uzmanının işidir. Akıllıca seçilen doğru ürünlerle cildi, dengelerek gayet kolaydır.
Bu cilde verilecek ürünler cildin durumuna göre bölgesel olarak uygulanır.
Mesela haftalık maskeler verirken;
a) gözenek sıkıştırıcı maska
b) nem depo edici maske mutlaka kullanılır.
Nemlendiriciler de bu şekilde iki ayrı probleme yönelik sürülür. Yani yağın fazla olduğu bölgeye su oranı yüksek hafif bir nemlendirici, yağ oranı düşük olan bölgeye ise tam tersi yağ oranı fazla nemlendirici sürülür.
Karma ciltler için ayrı ayrı bölgesel uygulama yaparız. Sonuçta cilt zamanla dengesini bulur ve derinliğine temizlenir.
Yağlı cilt tipinde sebore adı verilen yağ bezlerinin, sebum adı verilen yağ salgısını fazlaca salgılaması sonucu cilt sanki bir yağ tabakasıyla kaplı gibi görünüm alır.
Bir tek avantajı vardır, o da çevreye karşı cildi koruyan etkin bir kalkan olmasıdır. Bu durumda cildin pH derecesi bozulur ve normal bakteri tabakası da ortadan kalkar.
Boşalan yeri mikroplar işgal eder. Derideki her bir santimetrekareye yaklaşık 10.000 mikrop düşer.
Boyle ciltlerde gözenekler iricedir ve cilt parlak görünümlüdür Uzun yıllar diri kalır, daha az cizgilenir.
En büyük dezavantajı bakım yapılmadığı zaman sarkmasıdır.
Burada onemli olan, cilt problemleri ilk sinyallerini vermeye başladığında, deneyimli bir uzman kontrolünde alınan isabetli ürünlerle cildin temizliğine ve bakımına son derece dikkat ederek sabırla devam etmek (İleride akneli cildin bakımında etraflıca bilgi vereceğim) Ben de böyle bir cilt tipine sahip olup senelerce uğraşmıştım.
Kullanmadığım antibiyotik ve merhem kalmamıştı. Şimdi bile, cildimin temizliğine ve bakımına önem vermezsem sivilceler ve de siyah noktalar belirmeye başlıyor. Ben bu durumu özenle korunmayan ülkelerin düşmanlar tarafından istila edilmesine benzetiyorum.
Cildimizi kozmetik Ürünlerle donatmamız pH dediğimiz seviyeyi güçlü tutarak pataojen bakterilere meydan vermememiz dıştan yaptığımız bakımla içerideki yapıyı disipline etmemizdir.
Yağlı ciltlerde gözenek açık olduğu için süt yerine jel kullanılır Antiseptik ürünlerle bakım yaparken haftalık maskelerle özellikle kil maskesiyle destekleriz.
Yağı ve nemi son derece dengeli olan, en makbul cilt tipidir. Fakat şehir hayatının zor koşullarında bu cilt tipine çok ender rastlanır.
Genç insan cildi 28 günde yenilenirken, bu hız 60 yaşında 45-50 güne düşer.
Tıpkı üretim mekanizması azalan bir fabrika gibi.. Peki bu durum neden ortaya çıkıyor?
Hücre yenilenme oranı ile yaşlanmayı önleyen antioksidan üretim kabiliyeti vücutta otuz yaşından itibaren her yıl yüzde bir oranında azalır.
Yaşlanan cilt hücrelerin ihtiyacına ve çevrenin şartlarına uyum sağlayamaz. Yaşlanma tüm organizmayı kapsayan dinamik bir prosestir. Deri de bu değişikliği çarpıcı bir şekilde yansıtır.
Hücrelerin yavaşlayan faaliyeti nedeniyle deri yeterince yağ ve su depo edemez. Orta deri ve üst deri incelirken, en üstteki ölü deri kalınlaşır.
Kollagen salgılanmasını, elastin oluşmasını sağlayan ağır moleküllü proteinler de zamanla
azalır. Genç cilt bu tür fonksiyon bozukluklarını hücreler arası sinyalleşme sistemiyle onarır. Ancak özel sorunlar ve ilerleyen yaş, hücrelerin sinyalleşme sistemine zarar verir.
Çalışmaktan yıpranmış makinelerin oluşturduğu bir fabrikayı düşünün. Fabrikanın verimi makinelerin işleyişindeki aksaklık nispetinde azalacaktır.
Kozmetiğin amacı yaşlanan cildin kendini yenileyebilmesi için gerekli olan maddeleri, yapı taşlarını dıştan vererek, hücrelerin doğal tamir sistemini uyarmaktadır.
Düzenli yapılan bakım yaşlanmayı geciktirir.
Bu cilt tipleri için serumlar, maskeler, peeling ürünleri, yoğun içeriklerle donatılmış gündüz ve gece kremleri verilir.
Hassasiyet çok sayıda tahrişe gösterilen aşırı reaksiyonlar toplamıdır. Tıpkı aşırı tepki veren hassas insanlar misali. Hassasiyet, her cilt tipinde kendini gösterebilen bir durumdur.
Hastalıklar, iklim şartları, ruhsal durumların etkisiyle ortaya çıkan ya da ırsi olan hassasiyet, koruma fonksiyonu bozulmuş ciltlerde kendini gösterir.
“Kuproz” dediğimiz kılcal damarların yüzeydeki görüldüğü kızarık ciltler hassastır. Hassas cilt kendine has bir yapı göstermez. Önemli bir noktaya daha değinmeden geçmeyeceğim. İnsanlarda ”cilt yaşı” da son derece önemlidir.
Bazen kişi genç olduğu halde cildi yaşlı görünebiliyor. Bazen de kişi yaşlı olduğu halde cildi genç bir görünüme sahip olabiliyor. Yaşı genç olduğu halde cildi kırışanlara yaşlarının biraz üstünde ürünlerle aylık kür uygulanmalı.
Cilt biraz yapılandırıldıktan sonra da yeni duruma göre ürün verilmeli. Yaşına göre cildi genç olanlara ise yaşlarının biraz altındaki ciltlere verilen ürünler uygulamalıdır. En can alıcı konumuz olan ”cilt testine” geçmeden önce su ve meyve molası vermenin zamanı geldi! Ne dersiniz azıcık dinlenelim mi?
Hepimiz farklı cilt yapılarına sahip olarak yaratılırız, tıpkı kişiliklerimiz gibi… Eğilimleri, becerileri ve kişilikleri farklı olan insanlara farklı davranıldığı gibi, farklı cilt tiplerine de farklı ürün kullanılır. Buradakı esas mesele bunun bir zorunluluk olduğunu kavramaktır.
Kişilik profilleri nasıl testlerle ortaya çıkarsa, tenimiz de testlerle yorumlanır ve bu şekilde çok daha güvenli sonuçlar ortaya çıkar. Teste geçmek için sabırsızlanıyor olmalısınız. Öyleyse buyrun, önce cildimizdeki yağ (lipid) üretimine bir bakalım.
Aşağıdaki soruların üçten fazlasına “evet” derseniz cildinizde yağ üretimi yetersiz demektir.
1- Ciltte çizgiler, kırışıklıklar var mı?
2. Pullanma var mı?
3- Cansız ve mat mı?
4- Elastikiyet kaybı var mı?
5- Narin ve hassas mı?
6- Dokunduğunuzda cildiniz pürüzlü ve sert mi?
Yetersiz yağ üretiminde, cildin yağ üretimini destekleyip düzenleyecek bir bakım yapmak şarttır. Cildin nemini sağlayan sentezlemede bir azalma olduğunda üst derideki su kaybı fazlalaşır. Bu da derinin beslenme dengesini bozar ve ciltte kurumaya yol açar.
Böyle durumlarda deriye nem kazandırmak tek başına çözüm olmaz. Ciltte salgılanan lipitler, yüzeye çıkarak cildin dış yüzeyindeki suyun tutulmasını sağladıkları gibi, hücreler arasına yayılıp birbirlerine de tutunurlar. Kısaca cilt yeterli yağ üretemezse doğal nemini koruyamaz.
ÖNEMLİ NOKTA: Bu testler, krem sürülmemiş, makyajsız ve yıkanmasının üzerinden yarım saat geçmiş cilde uygulanmalı. Yapılacak olan gözlem de buna göre olmalı.
Parlaklık Pürüz Gerilme Pullanma
Hiç yok (2) Yok (0) Yok (0) Yok (0)
Var, ipeksi (1) Var (1) Var (1) Var (1)
Her yerde kuvvetli (0)
Kirlenmemiş ve makyajsız cildinizi yıkadıktan sonra yaklaşık yarım saat gözlemleyin. Ne görüp, ne hissediyorsunuz? İşaretlediğiniz bölümde puanları toplayın.
3-5 puan: Çok fazla neme ve aynı zamanda dışardan yağ takviyesine ihtiyacı olan kuru cilt.
1-2 puan: Yeterli miktarda yağ ve nem içeren normal cilt.
0 puan: Bal miktarda yağ üreten akneye (sivilce) müsait yağlı cilt. Etkili bir temizlik, doğru ve sürekli cilt bakımı gerektirir.
Cildimizin ihtiyaç duyduğu şeylere sahip olup olmadığımızı öğrenmiş bulunuyoruz. Şimdi de cildimiz ve psikolojimiz ne durumda bir sonraki yazımızda onu inceleyelim.
CİLT GÜZELLİĞİNDE ROL OYNAYAN OLUMLU VE OLUMSUZ FAKTÖRLER
CİLDİMİZ VE PSİKOLOJİMİZ NE DURUMDA?